Sokakta konuşan bazı insanlar vardır, "çoook geliştik çoook, insanlar artık ülkemizi tanıyorlar, çok ilerledik, çok zenginleştik, Avrupa bile krizde, biz değiliz". Vay anasını be herkes yerinde saymış, biz cennete ulaşmışız da haberimiz yokmuş dedirtirler insana. Tüm dünyada teknolojinin ilerlemesiyle ucuzlaması sonucu eskiden ulaşamadıkları şeylere ulaşabilmelerini gelişim zanneden insanlar da aynıdır. "Maaşallah maaşallah bizim bütün torunlarda ay-fon var" derler. Büyük bir kandırmacanın içinde olduklarını bilmezler, anlamazlar... Bu sorun yalnız bizde değil tüm gelişmekte olan ülkelerde aynıdır.
Bu tür ülkelerde devletin başındaki otoriteler çıkarlar ve ekonominin ne kadar büyüdüğünü anlatıp dururlar. Ekonomik büyümenin birey için bir anlam ifade etmediğini, önemli olanın sürdürülebilir kalkınma olduğunu bilmeyen halk da onlara inanır ve kendi kendine sevinir. Oysa ekonomik ve sosyo-kültürel altyapısı sağlam olmayan ülkelerde ekonomik büyümenin sonucu gelir dağılımı dengesizliğinde artış, daha fazla yolsuzluk, daha fazla kültürel ve ahlaki yozlaşmadan ibarettir. Yani zenginin daha fazla zenginleşmesi, fakirin daha fazla fakirleşmesi ve körleşmesidir. Bu körleşmeyi sağlayan uyuşturucular vardır, din gibi, futbol gibi, batıdan ithal anlamsız yarışmalar gibi, boş ama sansasyonel diziler gibi, içi boşaltılmış eğitim sistemleri ve insana aslında hiçbir faydası olmayan bazı teknolojiler gibi... Gençler tweet atmaktan, tuvalete gittiğini face de paylaşmaktan, bazı yetişkinlerse geçim derdinden ve düzenin onları soktuğu günlük ritmlerinden sıyrılıp da kafayı toparlayıp düşünemezler. Tüm bunlara maruz kalan adam zaten beyni sulanmış adam haline gelir. "Halkımız cahil" diye bir kalıp vardır. Aslında cehaletten çok insanların sorgulayamama nedeni maruz kaldığı bu dayatmaların sonucu yaşadığı sersemliktendir.
Ey canım insanım, evet dünya artık seni tanıyor ama bir halt becerebildiğinden sanma bunu, boşuna böbürleniyorsun çünkü sana kötü bir haberim var, artık dünya insanları okyanusun ortasındaki en küçük ada devletlerini bile tanıyorlar, neden dersin? Teknoloji dünyayı küçülttüğü ve hemen her bilgi ve her yer erişilebilir hale geldiği için olabilir mi? Dünya için kayda değer ne ürettin, ne icat ettin? Batıdan ithal teknolojileri görüp onlara ulaşabilmeyi marifet saydın. Bilim adamlarını, sanatçıları, topluma yol gösterici olacak insanları, köylüyü, çiftçiyi körelttin, yok ettin. Buğday deposu İç Anadolun varken dışardan buğday ithal ettin. Her ilçeye üniversite açtın, meslek yüksekokulları açtın, sonra da oradan mezun olan umutlu, meslek sahibi olduğunu sanan gençleri asgari ücretle çağrı merkezi çalışanı, tezgahtar, güvenlikçi olmaya zorladın, bir de cazip olsun diye bu işlere yeni yeni havalı isimler taktın, Satış Temsilcisi, Müşteri Temsilcisi, Güvenlik Sorumlusu dedin, ismi büyüttün, maaşı küçülttün. Çünkü memlekette başka iş bırakmadın. İnşaattan başka sektör tanımadın, doğal alanlarını yok edip beton yığınına çevirmeyi marifet saydın. Fakirinin bir evi yokken, zengininin siteleri olmasını garipsemedin. Gökdelen = medeniyet haline getirdin.
Sana yine kötü haberlerim var, maalesef medeni toplum gökdeleni olan toplum demek değildir.
Medeni toplumlarda erkek hegemonyası egemen olmaz, yaşlı insanların, kadınların, çocukların, engellilerin ve eşcinsellerin durumu senin toplumundaki gibi değildir.
Emekli olan ölsün diye gözünün içine bakılmaz, yaşlılar değer görür. Geçinebilecek bir emekli maaşı, düzgün sağlık hizmeti alırlar ve hatta gezip tozabilirler. Sokakta arabalar onların üzerine sürmez, yol verirler, markette kasada onların işlerini bitirmelerini beklerken yavaşlıkları yüzünden bıdırdanmazlar, sabırla sıralarını beklerler.
Medeni toplumlarda hergün kadın cinayetleri işlenmez, kadınlar evlere hapsedilmez, çocuk yaşta evlendirilmez ve onlara ikinci sınıf insan muamelesi yapılmaz. Kadın, temizlik, yemek ve bebek makinesi haline getirilmez. Tüm halkın vergileriyle tüp bebek masrafları üç kez ödenirken zorunlu hastalıkların ilaçlarının ödentileri kesilmez. Doktorların insanlara yalnızca beş-on dakika ayırabildiği bir sistem bulunmaz. İnsanlara boşu boşuna sürekli ilaç dayatılmaz.
Medeni toplumlarda çocuklara kaldıramayacakları yükler yüklenmez. Çocuklukları bir yarış haline getirilmez. Onların vakit geçirebileceği parklar, bahçeler, spor alanları yok edilip yerlerine binalar dikilmez. Çocuklar TV ve bilgisayar başına hapsedilmez. Her geçen gün daha küçük yaşta çocukların ellerine tabletler tutuşturarak ağlama zırlamalarını engelleyip rahat etmek isteyen ebeveynlere dönüşen insanların çocuklarına verdikleri zararın bedelini hem kendileri, hem çocukları ve hem de sonraki nesiller ödeyecek maalesef.
Medeni toplumlarda engellilere verilen haklar sahip oldukları insan haklarına ek olarak hayatlarını kolaylaştıracak diğer haklardır yani pozitif ayrımcılık uygulanır. Onlara hiç sahip olamadıkları sıradan insan hakları ucundan gösterilip de bir de bunun reklamı yapılmaz.
Medeni toplumlarda insanlar cinsel tercihleriyle yargılanmaz. Eşcinseller de diğerleri gibi iş hayatının, siyasetin, sanatın içinde eşit haklarla yer alırlar. Sürekli homofobik davranışlara ve saldırılara maruz kalmazlar.
Medeni ülkelerde sürekli çevre katliamı yapılmaz. Bazı Kuzey Avrupa ülkelerinde trafik lambaları kaldırılıyor, neden dersin? Küresel ısınma yüzünden. Sen ne yapıyorsun peki? Diktiğin her binanın dışını rengarenk ışık cümbüşü yaptığına seviniyorsun. Şehrin her köşesi red light district maaşallah.
Hangi medeni toplumda sabah akşam minibüs, otobüs, metrobüs vs taşıtlarda nefessiz, birbirine ve camlara yapışmış insanlar, binbir koku içinde işlerine veya evlerine ulaşmaya çalışıyorlar acaba? Hindistan medeni toplumunda mı? Ama sen sevin, bir köprü daha geliyor, o zaman otobüslerdeki metrekare başına düşen insan sayısı bir iki tane azalır belki, rahatlarsın.
Bir de Avrupalı krizde diye göbek atıyorsun. Sana bir kötü haberim daha var, onların yolları, köprüleri, binaları, altyapıları senelerdir yerinde duruyor, olmayanı yaratmakla uğraşmıyorlar, refah düzeyleri biraz düşmüş olabilir ama ekonomik ve sosyo-kültürel altyapıları çok sağlam ve onlar habitatlarını korumanın da maliyetine katlanıyorlar şu anda, kendilerini zehirleyen tüm sanayi ve teknolojiyi gelişmemiş ülkelere atma kurnazlığını gösterdiler. Buralardaki insanlar da istihdam edilme umuduyla sevindiler maalesef. Onlar çevrenin önemini çoktan farkettiler ve bunun için de seferber oldular, olan bu önemi henüz kavrayamayan ve kalkınmaya çalışan ülkelere oldu.Her iki taraf da bir gün bunun karşılığını görecek, bir taraf organik pamuktan yapılmış eşofmanlarının içinde "bir süre için" mis gibi havayı içine çekerken, diğer tarafsa evde muhtemelen kanserojen madde içeren polyester Çin malı pijamanın içinde, TV'de kendisine dayatılan malum programları izlerken, bir yandan da muhtemel GDO'lu yiyeceklerini tüketip vakit geçirecek ve gün gelecek nüfusun neredeyse dörtte birinin toplandığı şehirde, artık nefes alamayacak, nasıl yapsam da köyüme kaçsam diye kıvranıp duracak. Ve bu kıvranan insanların durumu boomerang hesabı o organik eşofmanlıyı da tekrar dönüp vuracak.
Dünyada hepimize yetecek kadar kaynak olmasına rağmen, kaynakların büyük bölümünü küçük bir insan grubu elinde tutuyor. Buna bir çözüm getirilmediği ve bir denge kurulmadığı sürece insanlık fakirlik, hastalıklar, doğal afetler sonucu yok olmaya doğru gidecektir.
Zenginler sahip oldukları varlıkları finans piyasalarında değerlendirerek varlıklarına varlık katıyorlar ve bu kazançlarını diğer insanların istihdam edilebileceği yatırımlara dönüştürmek istemiyorlar. Ancak bu durumun gün gelip kendilerine zarar vereceğini henüz hepsi anlayabilmiş değiller. Açlık sınırının altında yaşayan insanlar akın akın kaçak göçmen olarak batıya koşuyor. Sorunlara çözüm getirecek politikalar uygulanmıyor. Dünyada büyük bir değişimi devrimle yaratan Fransızlar, biraz erken de olsa yine bir çözüm getirmeye çalıştılar ama maalesef tüm dünya onlara kahkahalarla güldü ama bir gün tüm ülkeler aynısını yapmak zorunda kalabilirler.
Fransız işadamı Maurice Levy bundan iki yıl önce Fransa'daki ekonomik krizin çözülebilmesi için zenginlerin daha fazla vergi vermesi gerektiğine dair bir yazı yazdı. Bir taşlanmadığı kaldı. Fransız hükümeti bunu uygulamaya kalkınca da zenginler ülkeyi terk etmeye başladı. Başta da hepimizin iyi tanıdığı bir aktör hemen gidip Rusya'ya sığındı. Dünya üzerinde bazı meslek gruplarında bir takım insanlar hak ettiklerinin üzerinde gelir elde ediyorlar, ünlü oyuncular, futbolcular, şarkıcılar muazzam kazançlar elde ediyorlar. Ve insan doğası gereği de bunu kimseyle paylaşmak istemiyorlar. Onlara o paraları kazandıran o insanlar da olsa... Haklı olup olmadıklarıı tartışmayacağım ancak bir futbolcu milyarlar kazanırken şampiyon bir güreşçinin veya atletin geçim derdine düştüğü, popüler bir şarkıcı parayı bavulla taşırken bir opera sanatçısının esamesinin okunmadığı bir düzeni de içime sindiremediğimi belirteceğim.
Belki bu yazdıklarım yüzünden beni komünist olmakla suçlayacaksın, belki de sadece ukalalıkla... Sana bir haberim daha var canım insanım, ben ne komünistim ne de haddini bilmez. Ben sadece bir insanım, özgür, demokratik, refah içinde, medeni toplumlar ve tertemiz bir doğa isteyen...
Sağlıcakla kalın...
Günün anlam ve önemi :